İkiz Nehirler-15


Selim neşeyle odanın kapısını açıp kafasını uzattığında her zamanki gibi masasında çalışan Kerem'i gördü.
-Nasılsın en sevdiğim arkadaşım.
Kerem onun bu haline gülerken Selim’de kendini koltuklardan birine bırakmıştı.
-Kulağıma bir şey geldi.
Kerem soran gözlerle ona bakarken arkadaşı da konuşmaya devam etti.
-Teklifi kabul etmelisin bence.
Kerem onun söylediklerine göz devirip;
-Beni görmek dahi istemiyor, teklifi kabul etmem onu sadece huzursuz edecektir emin ol dedi.
Karşısındaki adam onun söylediklerine itiraz ettiğini belli ederek;
-Belki onu huzursuz etmeni istiyordur, belki bir şeyleri fark edebilmesi için onun sürekli karşısına çıkman gerekiyordur. Hem karşısına çıkmazsan nasıl olacak onu sevdiğine nasıl ikna edeceksin dedi.
Adam sıkıntıyla yüzünü sıvazlarken;
-Bilmiyorum Selim, ne yapmam ya da nasıl davranmam gerekiyor artık ben de bilmiyorum diyebildi sadece.
*
-Her şey hazır mı?
Burak, Ahu’ya belli etmeden salona geçmiş Ezgi'yi aramıştı. Ezgi hazırlıkları son kez kontrol etmiş her şeyin tamam olduğuna iyice emin olmuştu.
-Merak etme her şey istediğin gibi Hilal'i alıp gelebilirsin. Zeynep hocalar ve diğer herkes beş on dakikaya burada olurlar.
Burak "Tamam" dedikten sonra telefonu kapatmış genç kızın yanına mutfağa gitmişti. Önündeki tabaktan peynir ve salamı sandviç ekmeğinin arasına yerleştiren genç kıza bakıp;
-Hadi hazırlan gidiyoruz demişti.
Kız çattığı kaşlarıyla ona bakarken;
-E az önce atıştırmalık bir şeyler yiyelim dedin şimdi ne oldu? Diye sordu.
-Dışarıda yeriz hadi deyip onu acele ettirirken onun bu haline anlam veremedi Ahu.
Mutfağı hızlıca toparlayıp üzerini değiştirmiş, birlikte evden çıkmışlardı. Araba ile bir süre sonra kafenin önüne geldiklerinde Burak hızla arabasını park edip önden indi. Genç kız da indikten sonra beraber kafeye girdiklerinde hep bir ağızdan çıkan "Sürpriz" bağrışlarıyla Ahu şaşkınlıkla bir karşısındaki insanlara bir de Burak’a bakmıştı. Yanındaki genç ona gülerek bakarken;
-Kutlamada biraz geç kalsak da iyi ki doğdun dedi.
Ahu artık 18 yaşındaydı. Aslında birkaç hafta olmuştu ama yaşanan olaylardan dolayı Burak bir türlü kutlama fırsatı bulamamıştı. Ezgi evde onun kimliğini görünce doğum tarihini öğrenince Burak’a söylemişti. Burak ise sadece ondan bildiğini belli etmemesini istemişti. Sonunda hem aklındakini Ahu ile paylaşabilmek hem de onu mutlu edebilmek için böyle bir organizasyon ayarlamıştı arkadaşının da yardımıyla.
Ahu şaşkınlıkla karışık gülümsemesiyle yanındaki gence sarıldı önce. Sonrasında da Gonca ve Ezgi'ye. Selim, Derin, Burçin, Tuna, Kerem’de oradaydı. Herkes ona güzel dileklerini sunduktan bir süre sonra kafenin kapısı tekrar aralanmıştı ve kapıya takılı olan çanın sesi ile Kerem bakışlarını hızla o yöne çevirmişti. Çünkü buraya onu görebilmek için gelmişti. Fakat açılan kapıdan Zeynep yalnız girmemişti, yanında bir adam vardı. Kerem bu adamın kim olduğunu anlamaya çalışırken sıkıntıyla yerinde kıpırdandı. Zeynep ve yanındaki genç adamı gören Burçin'de bu duruma fazlasıyla şaşırmıştı. Devrim hocanın ona karşı hep bir ilgisi olduğunu savunmuştu Burçin. Zeynep bunu her ne kadar inkar etse de zaman zaman bunu hissetmiş ancak hep görmezden gelmeye çalışmıştı. Bugün de yurtdışından dönen Devrim köpeği Karamel'i Zeynep'ten almak için ona gitmişti. Sonrasında Zeynep onu da doğum günü kutlamasına davet edince kısa bir süre kalabileceğini söylemişti.
Burçin sorgular gözlerle Zeynep'e bakarken genç kadın sadece ondan gözlerini kaçırdı. Pastanın gelmesiyle bütün dikkatler yeniden Ahu’da toplanırken pasta kesilip yeniden güzel temenniler sunulduktan sonra hafif dans müzikleri çalışmaya başladı. Burak, Ahu’ya dans etmek için elini uzattığında genç kız tereddüt ve heyecan karışımı bir hisle baktı onun gözlerinde. Daha önce hiç dans etmemişti ki. Titreyen ellerini yavaşça gence uzattığında Burak onun aksine sıkıca kavradı kızın elini. Önce üzerine küçük bir öpücük bıraktı ve bu da genç kızın kalbinin daha da hızlı atmasına neden oldu. Ellerini Burak’ın omuzlarına yerleştirdiğinde O da Ahu’nun belini sardı. Heyecanlı bir nefesi dışarı bırakıp kendini Burak’ın yönlendirmelerine bırakırken Burak’ta onun saçını geri attıktan sonra kulağına yaklaşıp;
-Bugün seni bir yere götürmek istiyorum dedi.
Genç kız utangaçlığını belli eden bakışlarıyla ondan gözlerini kaçırırken kısık çıkan sesiyle;
-Nereye? Diye sordu.
Burak ona gülümserken şakağına tüy gibi bir öpücük bıraktı önce, sonrasında da;
-Bence çok seveceksin dedi.
Devrim, okula geldiği ilk gün görmüştü Zeynep'i ve o günden beride ondan hoşlanıyordu. Zeynep aradaki mesafeyi korumaya çalışıyordu çünkü onun bu ilgisinin farkındaydı. Burçin ona hep Devrim'e bir şans ver demiş ancak Zeynep hiçbir zaman bunu kabul etmemişti. Genç kadın şimdi "Ben o kadar söyledim şans vermedi şimdi neden onu buraya getirdin?" Der gibi bakıyordu Zeynep'e. Zeynep arkadaşının bu bakışlarının farkında olduğu için onun olduğu yöne bakmamaya çalışıyordu. Tuna yanında pastasına işkence eden sevgilisine bakıp elini sırtına yerleştirdikten sonra;
-İyi misin sen? Diye sordu.
Burçin hazırlanmış uzun masada karşı çaprazında oturan Zeynep'e kısa bir bakış atıp sessizce Tuna ile konuşmaya başladı.
-Ben gerçekten bu insanları anlamıyorum. Zeynep neredeyse bir yıldır bu adamdan kaçıyor, duygularını görmezden geliyor. Şimdi ne oldu da onu buraya getirdi.
Tuna göz ucuyla Zeynep'in tam karşısında oturan Kerem'e baktı. Onun sinirle sıktığı çenesi ve yumruğunu görünce;
-Bu durumdan memnun olmayan biri daha var, yalnız değilsin hayatım dedi.
Burçin, Kerem'in halini gördükten sonra;
-Zeynep'in böyle aptalca şeyler yapmasına gerçekten anlam veremiyorum. Bu karşısındaki insanın duygularıyla oynamak bir yerde dedi.
-Hayatım belki sen abartıyorsundur.
-Ben onun bakışlarından anlarım ne yapmak istediğini. Şu an O da pişman onu buraya getirdiği için... Aslında Kerem'in de buraya gelebileceğini hiç düşünmemişti.
-Kerem buraya onu görebilmek için geldi ama.
-Biliyorum yani Kerem’in sevgisine inanıyorum ben. Tamam, Sedef yüzünden Zeynep’in hayatına girdi belki ama yaptığı hatayı o da fark etti ve hatasından döndü. Telafi etmek için çabalıyor ve ne kadar belli etmese de Zeynep’te bunun farkında. Ben arkadaşımı çok iyi tanıyorum ve kafasının karışıklığı onu böyle saçma şeyler yapmaya itiyor.
-Zaman herkese iyi gelecektir, ben Kerem’in vazgeçeceğini sanmıyorum ve çabasının Zeynep’in bu kafa karışıklıklarını alt edeceğine inanıyorum sevgilim. Hadi şimdi dans edelim.
Tuna genç kadına gülümseyip kavradığı elinin üzerine bir öpücük bıraktıktan sonra onu dans etmek için boş bırakılan alana çekerken Burçin’de ona çoktan ayak uydurmuştu.
Kerem karşısındaki kadını izlemekten kendini alamıyordu. Yanında bir adamla gelmesi canını çok sıkmıştı. Bir yanı gitmesini söylese de o kalmak istiyordu. Doğru mu yapıyorum diye düşünmeden edemiyordu. Devrim'in Zeynep'e dans etmeyi teklif ettiğini duyunca rahatsızca yerinde kıpırdandı. Genç kadın ise kendisine yöneltilen soruyla genzini temizleyip;
-Pek sevmiyorum biliyorsun, beceremiyorum da zaten dedi.
Devrim onun nazikçe başından savmasını anlayıp daha fazla üstelemedi. Zeynep onu buraya çağırınca belki bir umut deyip gelmişti ama şimdi anlıyordu o umudun hiçbir zaman onun için olmayacağını. Aslında genç kadının kötü bir niyeti yoktu şehir dışında olduğu şu birkaç gün onun köpeği Karamel’e göz kulak olmuştu ve bugün köpeğini almaya geldiğinde nezaketen onu da davet emişti. Aklına hiç onun burada olabileceği gelmemişti. O gün hastanede görmüş sonrasında görmemişti onu. O gece söyledikleri aklından çıkmıyordu ve bu durum çok sinir bozucu gelmeye başlamıştı artık kadına. Sürekli onu, söylediklerini, yaptıklarını düşünmek bazen onun için tahammül edilemez oluyordu. Hastanede ondan kaçmış olabildiğince uzakta durmaya çaba göstermişti. Kerem’de zaten onu rahatsız etmemek için kadına yaklaşmamıştı. Onun bu kadar düşünceli olmasına ayrı sinir oluyordu, her şeyi kadının gözüne batıyordu. Zeynep lavaboya gideceğini söyleyip masadan kalkarken Kerem'de birkaç dakika sonra oturduğu yerden kalkmıştı. Yanında oturan Selim ona bakıp “Nereye?” diye sorduğunda “Birazdan geleceğim” demişti.
Selim, Zeynep’in de yerinde olmadığını fark edince bir süre adamın arkasından baktıktan sonra bakışlarını tekrar yanındaki sevgilisine çevirmişti. Genç adam lavabonun kapısına geldiğinde ne yapması gerektiğini bilemedi kısa bir an. Yaptığının yanlış olduğunu düşünüp geri dönmek için adım attığı sırada lavabonun kapısı açılmıştı. Kadın karşısında Kerem'i görünce bir an irkildi. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra;
-Neden geldin buraya? Diye sordu.
Kerem ona doğru iki küçük adım attığında Zeynep'te geriye iki adım atmıştı. Sırtı duvara geldiğinde korku ve heyecanla karışık hislerle kalbi daha da hızlı atmaya başladı.
-Benden korkma.
-Senden korkmuyorum, sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum ben.
Kadının dişlerinin arasından sinirle söylediği şey onun burukça gülümsemesine neden oldu.
Onun gözlerine bakarken fısıldadı.
-Ama ben hissediyorum.
Zeynep onun gözlerine sanki ilk kez duyuyormuş gibi şaşkınlıkla bakarken Kerem’de onu rahatsız etmemek için aralarındaki mesafeyi korumaya özen gösterdi.
Genç kadın karşısındaki adamın söylediklerini duymazdan gelmek istedi. Onun söylediklerine inanmak istemiyordu.
-Ben sana son sözümü söyledim, boşa kürek çekiyorsun bunun sen de farkındasın.
-Ne kadar inkar etsen de sen de beni seviyorsun ve ben senden vazgeçmeyeceğim. Sen beni kabul edene kadar senin boşa dediğin o küreği çekmeye devam edeceğim ben.
Kerem kendine engel olamayıp ona biraz daha yaklaştıktan sonra onun gür kıvırcık saçlarına burnunu yaklaştırıp derin derin soludu.
-Bu kokuyu içime çektiğimde gönlüme baharın geldiğini gördüm ben, sen kabullenmek istemesen de yaralarını ben saracağım.
Genç kadın ona hipnoz olmuş gibi bakarken Kerem kafasını hafif kaldırdığında onunla burun buruna geldi. Hafif aralık kurumuş dolgun dudaklarına baktıktan sonra içli bir nefes alıp genç kadının saçını belli belirsiz okşadı. Uzanıp kaşının üzerinde olan yara izine ufak bir öpücük bıraktıktan sonra dudaklarını bir süre çekmedi. Dudaklarını ondan ayırdığında kadının kapanmış gözleriyle karşılaşmıştı. Onun bu hali kadını daha çok sarıp sarmalama isteği uyandırsa da kendisine engel oldu. Genç adam sessizce onun yanından uzaklaşırken kadın da gözlerini araladığında onun gitmiş olduğunu gördü. Geride kızarmış yanakları ve gümbürtüsüyle kulaklarını sağır eden kalbi kalmıştı.

Yorumlar